15 Haziran 2020 Pazartesi

Karadut

Merhaba sevgili okurlarım,yine köyümüze geldik kaç gündür full bahçe işleriyle uğraşıyorum evde otura otura hamlaşmışım baya bacaklarımı kollarımı zor kıpırdatıyorum sizler neler yapıyorsunuz?bu yazımda Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun Karadut şiirinin hikayesinden bahsedeceğim.Ünlü ressam ve yazar Bedri Rahmi  Ünlü ressam ve yazar Bedri Rahmi o dönem de orada asistan olarak görev yapıyordu.Mari Gerekmezyan… Güzel Sanatlar Akademisi- Heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen; son derece yetenekli genç bir kadındı.Birbirlerine delice tutulan iki aşık, sanatla ördükleri sevdalarını birbirlerine söylediler.Bedri Rahmi Esmer güzeli sevgilisine Karadutum, Çatal Karam, Çingenem diye seslenen Bedri Rahmi, dillere düşen aşklarının geride kalan tarafıydı.Mari sevdiği adamın büstünü yaparken, sevdiği adam ise bu aşka şiirleri ve tablolarıyla karşılık veriyordu ve Bedri Rahmi’nin evli olduğu eşi Eren hanımda sessiz kalarak kocasının ona dönmesini bekliyordu bir yandan da Marinin ailesi bu ilişkiye karşıydı.Herkese herşeye ragmen hala birlikte olmak için çabalıyorlardı fakat kaşı kara, gözü kara Mari’nin ne yazık ki bahtı da karaydı. Depdebeli aşklarını hiç hesapta olmayan bir felaket sonlandıracak, ayrılmalarına sebep olacaktı.Mari, tüberküloz olmuştu. İyileşebilmesi içinse antibiyotik lazımdı. O yıllar, savaş sonrası olduğu için ilaç fiyatları çok yüksekti ve almak neredeyse imkansızdı. Bedri, büyük aşkı Mari için tablolarını çok yüksek fiyatlara sattı. Ancak bu çabaların hiçbiri Mari’yi kurtarmaya yetmedi. Aynı yıl içinde, Mari Gerekmezyan yatmakta olduğu İstanbul Alman Hastanesi’nde hayatını kaybetti…Acı kaybını kaldıramayan Bedri Rahmi sanattan uzaklaşırken kendisini alkole ve kadehlere verdi. Onu bu sarsılmaz acıdan kurtaran ise eşi Eren Hanım oldu. Dağıttıklarını toparlayan, yeniden yaşama tutunması için uğraşan Eren Hanım sonunda Bedri Rahmi’ye sirayet eden yastan kurtarabilmişti.Yıllar sonra 1949'da İstanbul Büyük Kulüpte toplanan insanlar tarafından şiir okuması istenen Bedri Rahmi, yanında eşi olmasına rağmen Karadut’u okudu. Gözlerinden yaşlar akarken, sesi titrerken okuduğu bu şiiri dinleyenlerin hepsi şiirin kime yazıldığını biliyordu.Eren Eyüpoğlu’da biliyordu. Ve sessizce kocasının o kadın için akan gözyaşlarına, safi aşk dolu sözlerine katlanıyordu. O gecenin devamında bir süreliğine Paris’e yaşamaya giden Eren hanım, eşine mektup yazarken şu satırları kaleme almıştı.                                                                        “Canuşkam,Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.”                                                                                                            Ve sonunda Eren Hanım’ın duaları kabul oldu. Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğlu ve eşi Eren’in yanına döndü. 1974 yılında hayata gözlerini yumana dek de, hep birlikte mutlu mesut yaşadılar…                                                                                                                                                  KARADUT

Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Agaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.

Sigara paketlerine resmini çizdiğim
Körpe fidanlara adını yazdığım
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekün azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum

N’etmiş, n’eylemiş, n’olmuşum
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.

Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun.

19 yorum:

  1. Kolay Gelsin!!! Şiir de çok güzel. :)

    YanıtlaSil
  2. Şiir güzel olmuş ancak karadutun kendisi daha da güzel

    YanıtlaSil
  3. eline sağlık,ilk kez okudum teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Bunun sonu güzel bitti. Genelde pek bi hüzünlü bu şiirlerin hikayeleri.
    Ben de şuan anneannem ve dedemin yanında köydeyim.;D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet çoğu yazdıklarım ayrılıkla kavuşamamakla bitiyordu.Ne güzel sevindim senin adına köy iyi gelmiştir

      Sil
  5. of ya ne etkileyici hikaye imiş bu yaaa :) sana da keyifli günleer :)

    YanıtlaSil
  6. Köyde çalışıyorsunuz yani Tuba Hanım tebrik ederim, Blogumda sana iki tavsiye var; beklerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet çok güzel geçiyor,hemen bakıyorum teşekkür ederim.

      Sil
  7. Harika bir şiir olmuş emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  8. Yanıtlar
    1. ah deep dönmeyi çok istiyorum ama öyle bir batağa girdim ki napıcam bilmiyorum:(

      Sil
  9. haydiiiiii dön dön dön yaaaa hadi beeee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. özledim sizleri dönmeye çalışıyorum ama fırsat olmuyor

      Sil